11 Ekim 2008 Cumartesi

ÇOCUKLARDA DİL VE KONUŞMA GÜÇLÜĞÜ

1. DİL VE KONUŞMA GÜÇLÜĞÜ
1.1. Dil ve Konuşma Gelişimi
İnsan doğuştan konuşma yeteneğiyle doğar. Önce çevresindeki sesleri dinler, zamanla
bu seslerin benzerlerini çıkarmaya çalışır. Çocukta önce “Alıcı Dil” adı verilen söyleneni
anlama gelişmeye başlar. Söylemek istediklerini sözel yolla ifade etmesi ise “İfade Edici
Dil” olarak adlandırılır. Dil gelişimi belli aşamalarda gerçekleşir;
- Farklılaşmamış ağlama (Refleks ağlamalar yaşamsal sesler)
İlk 1 ayı kapsar. Sesleme (fonasyon)evresi olarak da adlandırılır. Ağlama, yeni
doğanın temel ses çıkarma davranışıdır. İlk ağlamalar refleks reaksiyonlardır. Hayatın ilk
haftasında ağrı ve açlık ağlamaları farklılaşmıştır.
- Farklılaşmış ağlama
Çocuk doğumdan 1 ay sonra duygusal durumlara göre değişen ağlamalar üretme
becerisi kazanır. Ağlama, bebeğin ihtiyacını belirteceği tek iletişim yoludur. İlk 1 ayda
memnuniyet sesleri sıkıntı seslerinden ayrılabilir. 1. ayın sonunda bazı anneler bebeğin
ağlama şeklinden aç, uykulu, kızgın veya herhangi bir yerinde acı olduğunu anlayabilirler.
Ağlama, artık daha belirgin bir iletişim aracı halini almıştır.
- Cooing (Gıgıldama) 2-3 Ay
Hemen hemen 6 haftalık bebekler basit sesler üretirler. Daha çok “A-E-I-O-U” gibi
ünlü sesleri çıkarırlar. Bunlara “Gıgıldama (cooing)” denir. Ünsüz seslerden ilk üretilen ses
ise “H” sesidir.
- Babbling ( Agulama) 3-8 Ay
Bebeklerin çoğu 3-4 aylıkken ünlü ve ünsüz sesleri üreterek bunları tekrarlamaktan
hoşlanırlar. Buna “Vokal Jimnastik” denir. Bebeğin tekrar etmekten hoşlandıkları sesler baba,
ma-ma, de-de gibi seslerdir. İşitme engelli bebeklerde bu sesleri üretebilir. Bu nedenle ilk
aylarda bebeğin işitme engelli olup olmadığı anlaşılmaz. Fakat işitme engelli çocuklar 4
aydan sonraki özellikleri göstermezler.
- Tekrarlayan Agulama
Agulamada çıkardığı sesleri ardı ardına ve sıklıkla tekrar ettiği dönemdir. 6–9. aylarda
görülür.
- Jargon Agulama
Anlaşılmayan bir dilde konuşuyor gibidir. Agulama seslerini kendince bir anlam
taşıyormuş gibi çıkarır. 9–12. aylarda görülür.
- Tek Sözcük Dönemi
12. aydan 2. yaşa kadar süren bu dönemde çocuk tek sözcükle adeta bir cümleyi ifade
eder. Örneğin “Anne” kelimesi, “Anne yanıma gel, mama ver, altımı değiştir” anlamına
gelebilir. Diğer bir değişle, çocuk bir kelimeyi bir ilgi durumuna işaret etmek için kullanır.
İkinci yılın başında çocuk duygu ve düşüncelerini tek kelimeyle ifade etmeyi geliştirir.
- İki Sözcük Dönemi
2 yaşın ilk aylarından başlayıp 3 yaşa kadar sürer. Artık sözcüklerin birbiriyle olan
ilişkisini keşfetmeye başlamıştır. İki kelimeyi yan yana getirerek farklı anlamları ifade
etmeye başlar. Çocuk ilk önce nesnelerin isimlendirildiğini anlar. Örneğin annesinin elinde
biberonu gördüğünde “Anne mama” der. Süt bittiği zaman da “Süt yok”, “Mama yok”
diyebilir. Bir hareketin belli bir yerde geldiğini kavradığında ise o duruma ait iki sözcüklü
cümleler kurar. Örneğin soba, gördüğünde “soba cıs” diyebilir.
- Karmaşık Dil Kullanma Dönemi
2 yaşın bitiminde çocuk iki kelimeyi ifade etmenin ötesindedir. Artık oldukça mantıklı
cümleler kullanmaya başlar. 3 yaşında yaşıyla paralel olarak üç sözcüklü cümleler kurarken
ilerleyen yıllarda yaş sayısına paralel sayıda kelimeler kullanarak cümle kurar. 3 yaşında
“Baba gel buraya.”, “Bana mama ver.”, “Baba atta gidelim.” gibi cümleler kurabilir.
Cümleler açık, fakat gramer yönünden eksik olabilir.2-5 yaş arası çocukların konuşma diliyle
ilgili kuralları öğrendikler dönemdir.
1.1.1. Temel Kavramlar
Sosyal bir varlık olan insan hayatının büyük bir kısmı, diğer insanlarla birlikte geçer.
Birlikte olduğu insanlarla duygu, düşüne ve isteklerini aktarmak ve bilgi paylaşımında
bulunabilmek için yaşadığı toplumun kullandığı geleneksel sembolleri kullanması gerekir.
İletişim, konuşma ve dil birbirleriyle ilişkili kavramlar olmasının yanı sıra farklı
anlamları içerir.
- DİL: Belli kurallara dayalı semboller sistemidir. Dilin öğrenilmesi ve
kullanılması zihinsel süreçlere bağlıdır. Zihinsel problemleri olanlar dili
yaşıtları düzeyinde öğrenip kullanamazlar.
- İLETİŞİM: İnsanlar arasındaki duygu, düşünce ve yaşantıların sözlü ya da
sözsüz ifade edilme yöntemidir.
- KONUŞMA: İnsanlar arasında dili kullanarak sözlü iletişim kurma yöntemidir.
Konuşma, dildeki seslerin konuşma organlarının (Dudak, dil, çene, yumuşak
damak, ses telleri gibi..) akustik sinyaller haline getirilmesidir. Konuşma, motor
bir süreçtir.
1.1.2. Konuşmanın Niteliği
Konuşmanın anlaşılır ve doğru olabilmesi, konuşmanın bazı özellikler taşımasını
gerektirir.
Bu nitelikler;
- AÇIKLIK: Söylenmek istenenin açık ve sade bir dille anlatımı dinleyenler
tarafından anlaşılmasını kolaylaştırır. Uzun ve terimlerle dolu cümleler
anlaşılmayı güçleştirir.
- ARTİKÜLÂSYON: Konuşma seslerini düzgün çıkarmaya, mırıldanmadan,
sesleri yutmadan, eklemeler yapmadan konuşmaya özen gösterilmelidir.
- DİL BİLGİSİ: Her dilin kendine göre kuralları vardır. Dil, kurallarına uymadan
kullanıldığı takdirde şekil ve anlam yönünden bozukluklar ortaya çıkar. İnsanlar
konuştuğu dilin kurallarını bilirse bu tür sorunlar yaşanmaz.
- SÜRAT: Konuşan kişinin konuşma esnasındaki hızıdır. İnsanların çoğu hızlı
konuşamaz. Kimi insanlar ise çok hızlı konuşur. Her ikisi de yanlıştır. Akıcı ve
anlaşılır bir konuşmada normal sürat, dakikada 90–100 kelime konuşmaktır.
Vurgulanacak kelimelerde yavaşlamak, çabuk ilerleyen düşünceleri konuşurken
ise hızlanmak anlaşılır bir konuşma için gereklidir.
- DURAKLAMA: Konuşmada noktalama işaretleri anlamındadır. Konuşma
esnasında da tıpkı yazı okurken ya da yazarken olduğu gibi noktalama
işaretlerine uygun duraklamalara dikkat edilmesi gerekir.
- SES TONU ve DOĞRU NEFES ALMA: Ses tonu sesin yükselip alçalması,
azalıp çoğalmasıdır. Konuşma esnasında değişik ses tonları kullanmak
konuşmayı anlaşılır ve ilgi çekici yapar. Konuşmanın tekdüze (monoton)
olmaması için ses tonuna dikkat edilmelidir. Ayrıca konuşma esnasında
duraklamalarda düzgün ve yeterli nefes almak konuşmanın akışı ve anlaşılırlığı
için önemli bir noktadır.
- SES GÜCÜ: Konuşan kişinin konuşmasının karşısındaki kişilerin duyabileceği
şekilde olmasıdır. Konuşma gücünün düşük olması konuşan kişinin kendine
güveni olmadığı intibasını bırakmakla birlikte anlaşılmasına da engel olacaktır.
- BEDEN DİLİNİN KULLANILMASI: Konuşma esnasında jest ve mimiklerin
kullanılması kişinin kendini ifade etmesini ve karşısındakiler tarafından
anlaşılmasını kolaylaştırır. Ancak konuşurken vücut hareketlerinin gereğinden
fazla kullanılması dinleyen kişinin dikkatini dağıtacağından anlaşılırlığı
azaltacaktır. Bu nedenle jest ve mimikleri uygun yerlerde ve yeteri kadar
kullanmaya özen gösterilmelidir. Beden dilini kullanırken dikkat edilmesi
gereken bir nokta da göz kontağı kurmaktır. Konuşan kişinin dinleyenle göz
teması içinde olması gerekir. Karşısındakine bakmadan konuşmak dinleyenin
ilgisini azaltacağından anlaşılmayı azaltacaktır.
Etkinlik 1
Bir konuşma metni hazırlayınız. Yukarıda size verilen konuşma niteliklerinin hiç
birine uymadan bu metindekileri arkadaşlarınızla konuşunuz (ya da okuyunuz). Daha sonra
aynı metni kurallara uygun şekilde telaffuz ediniz. İki konuşma arasındaki farklılıkları ve
yanlış anlamaları sınıfta arkadaşlarınızla tartışınız.
1.2. Dil ve Konuşma Güçlüğü
1.2.1. Temel Kavramlar
ARTİKÜLÂSYON: Konuşma seslerini çıkarma işlemine söyleniş (Artikülâsyon )
denir. Telaffuz ya da boğumlama olarak da adlandırılır. Kelimeleri, olması gerektiği doğru
ses ve doğru vurguyla ağızdan çıkarmaktır. Telaffuzdaki vurgudaki hatalar yanlış
anlaşılmalara, kalıcı dil problemleri oluşmasına neden olabilen etmenlerden birisidir. Kitap
okuyarak, doğru telaffuz edebilen insanların konuşmalarını dinleyerek düzgün artikülasyon
kazanımı sağlanabilir.
AFAZİ: Söz veya kelime yitimidir.
DİSLEKSİ: Öğrenme bozukluğudur. Konuşmada bir engel olmadığı halde sesli veya
sessiz okumada ve anlamada görülen bir bozukluktur.
FONASYON: Sesleme, sesin çıkarılması.
TERAPİ: Sağaltım, tedavi.
TEPKİ: Cevap, karşı etki, karşılık verme.
BİLİNGUALİZM: İki lisanlılık. İki dili aynı anda öğrenmeden kaynaklanan dil
problemi.
1.2.2.Tanımı, Sınıflandırma ve Özellikleri
Dil ve konuşma özrünün birçok tanımı bulunmaktadır. Milli Eğitim Bakanlığının
konuya ilişkin yönetmeliğinde konuşma özrü “Konuşmanın akışında, ritminde, tizliğinde,
vurgularında, ses birimlerinin çıkarılışında, eklemlenişinde, artikülâsyonunda, anlamında
bozukluk bulunmasına konuşma özrü denir.” şeklinde tanımlanır.
Konuşmanın niteliğini etkileyen her türlü olağan dışı aksaklık konuşma akışının
bozukluğudur.
Dil ve konuşma bozuklukları birçok şekilde ortaya çıkmaktadır. Dil ve konuşma
bozukluklarını aşağıdaki şekilde sınıflandırmak mümkündür;
- Konuşma Bozuklukları
- Söyleyiş Bozuklukları ( Artikülâsyon Bozuklukları)
o Atlama ( Sesin Düşürülmesi)
o Yerine Koyma ( Sesin Değiştirilmesi)
o Sesin Eklenmesi
o Sesin Bozulması
- Ses Bozuklukları
o Ses Perdesi Bozuklukları
o Ses Yüksekliği Bozuklukları
o Ses Kalitesi Bozuklukları
- Konuşma Akışındaki Bozukluklar
o Acele-Karmaşık Konuşma
o Kekemelik
- Dil Bozuklukları
0 Gecikmiş Dil
0 Söz Yitimi
0 Belirli Dil Yetersizlikleri
- Diğer Dil ve Konuşma Bozuklukları
0 Beyin Felci ile İlgili Dil ve Konuşma Bozuklukları
0 İşitme Bozukluğuna Bağlı Konuşma Bozuklukları
0 Yarık Damak ve Yarık Dudakla İlgili Konuşma Bozuklukları
0 Zekâ Geriliği, Öğrenme Bozukluğu ve Duygusal Problemlere Bağlı Dil
Bozuklukları
0 Bilingualizm ve Yöresel Konuşmalara Bağlı Dil Bozuklukları
1.2.2.1. Konuşma Bozuklukları
Konuşma, konuşmayı sağlayan organların, kasların, sinirlerin yapısıyla, işlevleriyle
ilgili motor bir süreçtir. Bu organların, kasların, sinirlerin yapısında ya da işlevlerindeki
herhangi bir bozukluk konuşma bozukluğudur. Konuşma bozukluğunda sorun doğrudan
zihinsel algılama ile ilgili değildir. Çocuk, sesleri, dilin yapısını ve özelliklerini bilse bile bu
organları kullanamadığı için sesleri çıkaramamaktadır. Örneğin, işitme engelli bir çocuğun
zihinsel bir problemi olmadığı halde konuşamaması işitme
- Söyleyiş(Artikülâsyon) Bozuklukları
Artikülâsyon, nefesin gırtlaktan çıktıktan sonra yutak, ağız ve burundan oluşan üçüncü
ekip organlarında (Dil, damak, diş, dudak) konuşma dilimizin geleneksel seslerine dönüşüp
biçimlenmesidir. Artikülâsyon teriminin yanı sıra boğumlama, eklemleme, telaffuz ya da
oynaklama terimleri de kullanılır.
Söyleyiş bozuklukları, konuşanın söyleyişinde değil, dinleyenin kulağındadır. Diğer
bir değişle dinleyici, konuşma seslerini; yer değiştirmiş, atlanmış, eklemeler ve çarpıtmalar
yapılmış gibi algılıyorsa söyleyiş bozukluğu var demektir. Konuşan kişi ses birimlerini
(fonemleri) nasıl çıkarırsa çıkarsın, işitenlere yanlış gelmedikçe fonemler doğru söylenmiş
sayılmaktadır.
Artikülâsyon bozukluğu dört değişik türde görülür:
- Atlama( Sesin Düşürülmesi)
Atlama ( Omissions) yanlışlarında sözcüklerin yalnızca bir kısmı söylenir. “Araba”
yerine “arba”, “Havlu” yerine “avlu”, “Saat” yerine “Sat” örneklerinde olduğu gibi bazı
sesler düşürülmektedir.
- Yerine Koyma (Sesin Değiştirilmesi)
Sesin değiştirilmesi ( Substitutions) sık görülen artikülasyon bozukluklarındandır.
Sözcük içinde çıkarılması güç gelen bir ses, çıkarılması kolay gelen bir sesle
değiştirilir.”Çizgi” yerine “Çisgi”, “Para” yerine “Paya” gibi ses değişiklikleri görülür.
Bazen de sözcük içindeki seslerin yer değiştirmesi olabilir. “Kitap” yerine “Kipat” örneğinde
olduğu gibi…
- Sesin Eklenmesi ( Additions)
Sözcüğün aslında bulunmayan başka seslerin eklenerek söylenmesidir. Genellikle
birbiri ardına gelen iki ünsüzün arasına bir ünlü ekleyerek söylenmesi şeklinde görülür.
“Saat” yerine “Sahat”, “Spor” yerine “Sipor”, “Recep” yerine “İrecep” gibi…
- Sesin Bozulması ( Distortions)
Sesin bozulması ( Çarpıtmalar) durumunda sesler tam doğru olmamakla birlikte
gerçeğine yakındır. Ses, konuşma dilinde olmayan yeni bir ses olarak çıkarılır. “Gelir” yerine
“Gelix”-“Geliy” ya da “Gelüm” gibi… Daha çok yöresel olarak çıkarılan sesler buna örnek
teşkil eder.
- Ses Bozuklukları ( Voice Disorders)
İnsan sesinin üç özelliği vardır; ses perdesi, yüksekliği ve kalitesi. Bu üç özellikteki
bozukluklar konuşan ve dinleyen için estetik açıdan rahatsız edicidir ve iletişime engel olur.
Sesleme(fonasyon) bozuklukları özellikle erken çocukluk döneminde ve ilköğretim
çağındaki çocuklarda sık rastlanan bir bozukluktur. Bunun temel nedeni de bu yaş grubu
çocukların oyunda ve etkinlikler esnasında aşırı yüksek sesle konuşmaları ya da
bağırmalarıdır.
- Ses Perdesi
Kişinin sesi perde bakımından yaşına ve cinsiyetine göre olması gerekenden daha
alçak (pes) ya da yüksek (tiz) olursa toplumsal açıdan engellemelerle karşılaşır ve iletişimi
zayıflar. Normal konuşmada yüksek ve alçak tonlar arasında yumuşak geçişler vardır. Bu
perde geçişleri vurgulamayı sağlar ve konuşmayı monotonluktan kurtarır. Ses perdesi
kırılmaları adölesan dönemde yaygındır. Sonraki yaşlarda devam etmesi iletişim sorunları
yaratabilir.
- Ses Yüksekliği
Çok zayıf ya da fazla yumuşatılmış bir ses belli uzaklıktan ve gürültülü ortamlarda
anlaşılmayı güçleştirir. Çok yüksek ses ise, özellikle hoş olmayan bir ses niteliği varsa,
dinleyici açısından rahatsız edici olmaktadır.
- Ses Kalitesi / Tonu
Ses kalitesini tanımlamada genizsizlik (nazality) ve boğukluk (hoarseness) özellikleri
dikkate alınır. Genizsizlik, burun boşluğundan geçen havanın miktarı ve tınlama (rezonans)
için burun boşluğunun ne ölçüde kullanıldığıyla ilgilidir. Bir kişinin sesinin kronik şekilde
boğuk olması ciddi larynx (gırtlak) sorunu olduğuna işaret etmektedir. Kronik boğuk sesli
kişi bir uzmana gösterilmelidir.
- Konuşma Akışındaki Bozukluklar
Bir konuşmanın akışı, süre, hız, ritim ve akıcılık içerir. Konuşma akışında
duraksamalar konuşmacının anlaşılmasını güçleştirir. Bu durum dikkati çekecek kadar sık ve
yaygın olduğunda bozukluk olarak kabul edilir.
- Acele-karmaşık konuşma
Çoğunlukla kekemelik ile karıştırılan bu durum, aşırı konuşma hızı ile birlikte
düzensiz cümle yapısını, söyleyiş problemlerini içerdiği gibi kekemeliğin problemi olan
konuşmaya başlama güçlüğünü de içerir. Acele-karmaşık konuşanlar hızlı ve düzensiz
söyleyiş biçimleri nedeniyle söylemek istediklerini anlatamazlar. Kekemelerin aksine
bozukluklarının farkında değildir. Konuşabilirler ve nadiren kekelerler.
- Kekemelik( Ritim Bozukluğu)
Konuşma özürleri arasında en eskiden bilinenidir. Kekemelik, konuşmanın akıcılığı ve
ritmi ile ilgili bir iletişim bozukluğudur. Konuşmada uygun olmayan duraklamalar ve
tekrarlar konuşmanın doğal akışını etkiler. Kekemelik, kişinin konuşmaya başlayamama,
duraklama, bazı sesleri uzatma, tekrar etme, bazı vücut hareketleriyle (Sık tekrarlanan el-kol
hareketleri, mimikler) konuşmanın sapma göstermesi şeklinde görülür.
19 Mayıs 2002 tarihinde bir gazetede yayımlanan haberde:
“SERÇİN KÖYÜ’NDE HERKES TEKLİYOR: KEKEME KÖY”
“Aydın’ın Söke İlçesi’ne bağlı Serçin Köyü Muhtarı, köyünde kekemelik
rahatsızlığının artış göstermesi üzerine hastalığın nedenlerinin araştırılması için
Kaymakamlığa başvurdu. Muhtar“Köyümdeki kekemeler anlaşamayınca birbiriyle
dövüşüyor. Kekemelikteki bu artışın nedenleri araştırılmalı ve çözümü bulunmalıdır"”dedi.
Söke’nin eski köylerinden Serçin'de yaklaşık 50 kişinin kekeme olduğunu belirten köy
muhtarı şöyle konuştu: Köyde ben dâhil olmak üzere 50 kekeme ve 13 özürlü kişi var. Benim
kekemeliğim muhtar olduktan sonra biraz azaldı. Köyde kekeme olanlar çok büyük sıkıntı
çekiyor. Kekemeliğin bu kadar yoğun olmasının nedenlerini anlayamıyoruz”
deniliyordu.

Hiç yorum yok: